Sezin Akbaşoğulları: Gevezeye hiç tahammül edemem

◊ “O Kız” dizisiyle şöhretinizin tepesindesiniz. Her iki alanda daçalıştınız, hatta Altın Koza’da “en güzel bayan oyuncu” ödülünüz var. Sinema mı, dizi mi?

– Teşekkürler… İkisinin de farklı, zevkli tarafları var. Bu soruya yanıtım da şöyle olacak: Projeye nazaran değişkenlik gösterebilir.

◊ Oynadığınız “Sitare” karakteri bir toplumsal medya ajansı sahibi. Pekala siz… Twitter’cı mısınız, Instagram’cı mı?

– Daha çok Twitter’cıyımdır. Aslında toplumsal medyada pek iştirakçi değilim, izlemeyi daha çok seviyorum. Instagram yorucu geliyor, Twitter’dan dünyada ve Türkiye’de neler olup bittiğini takip edebiliyor insan en azından. Alışılmış hakikat kaynakları da saptamış olmak lazım.

◊ Bilkent’te tiyatro okudunuz. Sizi birinci kere izleyecek biri… Evvel sahnede mi, ekranda mı görmeli?

– Tekrar tıpkı formda, hangi oyun, ekrandaki hangi iş olduğuna nazaran değişir güya…

◊ Nereden bu kaşın gözün temeli: Annenize mi çekmişsiniz, babanıza mı?

– İkisinin bir karışımıyım.

◊ Bir oyuncuyu İstanbul’a hangisi daha güzel hazırlar: Doğduğunuz İzmir mi, okuduğunuz Ankara mı?

– Ankara-İzmir-İstanbul yalnızca oyuncu için değil herkesin hayatında hoş bir karışım. Hepsinden tatmalı.

◊ Hayatınız bir sinema olsa… Macera mı olurdu, romantik güldürü mi?

– Romantik güldürüye daha yakınım galiba. Lakin macera olsun isterdim.

◊ 22 Nisan, Boğa bayanı… Nesinden daha çok çektiniz: Disiplin tutkusu mu, inatçılık mı?

– İnatçılık. Karakterimin bariz bir özelliği. Bazen yalnızca inat olsun diye inat ederken yakalıyorum kendimi. Neyse ki eskisinden daha yeterliyim artık, farkındalık sağ olsun.

◊ Vakit makinesi icat ettiniz, nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?

– Geleceğe. İnsanoğlu hâlâ çok ilkel, geçmişe yanlışsız gittiğimizde durum daha da vahimleşiyor. Bana bilmediğim bir şey göstersin isterdim vakit makinesi.

◊ Mantık mı, içgüdü mü?

– İçgüdü. Zira mantık çok sıkıcı, perspektifi dar. Mantığımla hareket ettiğimde daima bir şeyleri kaçırıyorum hissi yaşarım. İçgüdülerimle hareket edip mantıkla kendimi müdafaaya çalışırım.

◊ Hangisinin aklını okuyabilmek isterdiniz: Sevgilinizin mi, düşmanınızın mı?

– Düşmanımın. Beni şaşırtsın istemem açıkçası.

◊ Olumlu lakin sıkıcı beşerler mı, negatif lakin farklı beşerler mı?

– Değişiklik için negatifliğe tahammül edebilirim.

◊ Hatır için çiğ tavuk… Yenir mi, yenmez mi?

– Yenmesin lütfen.

ÖZEL MESELELER

Göğüs, sırt, bacak… Dekolteler güzeldir!

◊ Hangisi daha berbat senaryo: Kimselere âşık olamamak mı, her aşkınızın makus bitmesi mi?

– Kimseye âşık olamamak elbette.

◊ Yılın hangi periyodu daha romantik: İlkbahar-yaz mı, sonbahar-kış mı?

– İlkbahar-yaz. Soğuk, romantizmi öldürüyor bende.

◊ Aşkta alıcı kuş musunuz, çantada keklik mi?

– Alıcı kuşumdur, çantada duracağımı sanmam. (Gülüyor)

◊ Flörtte hangisi daha çok iç gıcıklar: Gülümsemek mi, göz kaçırmak mı?

– Gülümsemek natürel ki! Tatlı, nazik ve zeki bir gülümseme… Göz kaçırmak, utangaç bir hal üzere geliyor bana. Utanmak hiç de iç gıcıklayıcı değil. Biraz yiğit olmak lazım.

◊ En çok hangi dekoltenize güvenirsiniz: Sırt mı, bacak mı?

– Göğüs, sırt, bacak… Dekolteler güzeldir! (Gülüyor)

◊ Bir renk olsanız: Ateş kırmızısı mı, deniz mavisi mi?

– Deniz mavisi. Neden bilemiyorum açıkçası, sakin biriyim genel olarak. Bir renk olsam deniz mavisi bana daha uygun güya.

◊ Aşkın tersi: Nefret mi kayıtsızlık mı?

– Kayıtsızlık.

◊ Affetmek mi, unutmak mı?

– Evvel affetmek, şayet affedemiyorsam unutmak.

◊ Hangisini tercih edersiniz: Tek başınıza ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?

– Tek başıma ağlayıp, şöyle bir rahatladıktan sonra biriyle konuşmak, ağladığım şeye gülmek hatta… Genelde acıyla bu halde baş ediyorum.

Marion Cotillard ile etraf aktivistliği yapmak çok zevkli olurdu

◊ Benzetildiğiniz dünya şöhretlerinden hangisiyle çete olurdunuz: Marion Cotillard mı, Emmanuelle Vaugier mi?

– Aa Marion Cotillard ile etraf aktivistliği yapmak çok zevkli olurdu.

◊ Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?

– Filiz Akın da bedelli Türk sineması için lakin oynadığı sinemaları, direktörlüğünü, aktivist kişiliğini de göz önünde bulundurunca Türkan Şoray diyorum.

◊ Tarık Akan mı, Ediz Hun mu?

– Tarık Akan forever (İngilizce “sonsuza dek”)! Olağanüstü bir aktör bence, Türk sineması için bir baht. Ayrıyeten hassas kişiliği ve güzelliği da gayreti.

◊ Kıvanç Tatlıtuğ mu, Burak Özçivit mi?

– Kıvanç Tatlıtuğ.

◊ Farah Zeynep Abdullah mı, Serenay Sarıkaya mı?

– Serenay Sarıkaya.

◊ Perran Kutman mı, Ayşen Gruda mı?

– İkisini de çok severim lakin Perran Kutman.

◊ Hangi Demet: Akbağ mı, Evgar mı?

– Evgar.

◊ Nâzım Hikmet mi, Orhan Veli mi?

– Üfff çok sıkıntı… İkisinin de farklı vakitleri var diyelim.

◊ Cem Yılmaz mı, Cet Demirer mi?

– Cem.

◊ Gurmelerden: Vedat Milor mu, Mehmet Yaşin mi?

– Vedat Milor. Eğlenceli bir biçimi var.

◊ Türkiye’de rock’ın babası: Cem Karaca mı, Barış Manço mu?

– İkisi de rock çağrıştırmıyor bende.

GÜNDELİK HALLER

Gevezeye hiç tahammül edemem

◊ Ayaklarınıza kara sular inmiş: Yeterli bir roman mı, düzgün bir sinema mi?

– Ayaklarıma kadar sular inmişse âlâ bir sinema daha beğenilen olur.

◊ Sofrada hangisine tahammül daha zordur: Obura mı, gevezeye mi?

– Gevezeye hiç tahammül edemem.

◊ Meskeninize yatılı konuk geldi, horlamasından uyunmuyor. Uyandırır mısınız, uykusuz mu kalırsınız?

– O büsbütün konuğun yakınlık derecesine bağlı.

◊ Az tanıdığınız birine… Telefon açmak mı, ileti atmak mı?

– İleti.

◊ Asla hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor. Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?

– Köşeye sıkışana kadar hatırlamanın peşine düşerim. Utanırım hatırlamadığımı söylemeye. Lakin olağan bir taraftan da çok muhakkak olur hatırlamadığım.

KÜÇÜK KEYİFLER

Günbatımına dair çok anım var

◊ İstanbul’un… Anadolu yakası mı, Avrupa yakası mı?

– Anadolu yakası da hoş doğal lakin ben Avrupa’yı tercih ederim. Görünüm olarak da tekrar Avrupa yakasından Tarihi Yarımada, Adalar ve Moda favorim.

◊ Gündoğumu mu, günbatımı mı?

– Günbatımı. Aslında gündoğumu da çok hoş olağan lakin ben pek şahit olamıyorum, genelde uyuyor oluyorum. (Gülüyor) Günbatımına dair çok anım var.

◊ Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?

– Hepsi.

◊ Bodrum-Gümüşlük mü, Çeşme-Alaçatı mı?

– İkisi de değil lakin illa seçeceksem Çeşme-Alaçatı. Ama yaz periyodu olmamak şartıyla…

◊ Hangi üçlü sizinki: Rakı-balık-Ayvalık mı, kebap-şalgam-Adana mı?

– Rakı-balık neresi olursa… (Gülüyor)

◊ Biraz yoldan çıkmak istediniz: Mantı mı, iskender mi?

– İskender.

◊ Birinden vazgeçmek zorunda kalsaydınız… Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?

– Hiç düşünmeden kırmızı etten vazgeçerim.

HİÇ DÜŞÜNMEDEN SÜRATLİ HIZLI…

◊ Tren seyahati mu, gemi seyahati mu?

– Tren.

◊ Çaycı mısınız, kahveci mi?

– Çay.

◊ Spor ayakkabı mı, topuklu mu?

– Spor.

◊ Güneş mi, ay mı?

– Ay.

◊ Tavla mı, satranç mı?

– Tavla.

◊ Kedi mi, köpek mi?

– Hepsi!