Bakan Kirişci: Suyumuzu çok yönetimli kullanacağız
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, ‘Beykoz 2022 Kent Tarımı Sempozyumu’na katıldı. Programın açılış konuşmasını Bakan Vahit Kirişci yaptı.
“TARIM EN SON YAPILACAK BİR İŞMİŞ ÜZERE GÖRÜLMEKTEN KURTARILMALIDIR”
Vahit Kirişci, “Bu ülkede güya tarım en son yapılacak alan, bir meslek, bir işmiş üzere görülmekten kurtarılmalıdır. Biz meslek mensupları olarak bunun farkındayız. Benimle bir üretici konuşurken bile affedersiniz çoban diyerek başlıyor. Ben de onu uyarıyorum, ‘Çobanlık peygamber mesleğidir. O çoban olmasa, o hayvanların sürü idaresi noktasında sahipsiz kalacağını unutmayın’ diyorum. Münasebetiyle son derece, stratejik, değerli, vazgeçilmez bir dal tarım dalı. Biz bu dala sahip çıkmak zorundayız. Liderim, bir sürçü lisanda bulundu. ‘Bazı olağanüstü hallerde, tedarikte zahmet çekilebilir’ dedi. Hayır arkadaşlar, bir ülkenin kendine yeterliliği ne ise bir kentin ve burada da bir ilçenin kendine yeterliliği tıpkı seviyede kritik ehemmiyete haiz bir husustur. Bu her bakımdan kıymetlidir. Toprak için, su için, insan kaynakları için, elimizdeki kapital için. Hangi noktada düşünürsek düşünelim. Mutlak surette biz kendimize kâfi olmak durumundayız. Ailenin kendisine kâfi olmadığı bir ortamda o kentin o ülkenin o dünyanın kendine yeterliliğinden kelam edilemez. Kendimiz için üreteceğiz. Fazlasını etrafımız için üreteceğiz. Fazlasını ilimiz için üreteceğiz. Fazlasını ülkemiz için üreteceğiz ve bu ülkenin dışında buna muhtaçlık duyanlar için üreteceğiz. Hasebiyle bu bakış konjonktürel bir bakış olmamalı. Bu sürdürülebilir ve sürekliliği olan bir bakış olmalı” diye konuştu.
“TOPRAK ZENGİNİ OLMADIĞIMIZ ÜZERE SU ZENGİNİ DE DEĞİLİZ”
Nüfus ve ziraî tüketim ilgisine vurgu yapan Bakan Kirişci, “Evet, dünyanın 8 milyar nüfusa eriştiğini geçenlerde gördük. 8 milyarın onda biri aç. Bunun üçte biri, yani 2 milyar 400 milyonu da sağlıklı besine erişim sorunu yaşayan bir nüfus. Biz de ülke olarak toprak zengini değiliz. Yani biz bir Latin Amerika yahut bir Kazakistan, bir Sudan, öbür bir ülke değiliz. Toprak zengini olmadığımız üzere su zengini de değiliz. Evet, su yoksulu değiliz; fakat su zengini de değiliz. Su gerilimi olan bir ülkeyiz. Bin metreküp ila bin 700 metreküp kişi başı su tüketiminin olduğu bir ülke su gerilimi altında olan bir ülkedir. Bizim de şu anki sayımız bin 323 metreküptür. Münasebetiyle 2002 yılında iktidar olduğumuzda 65 milyon olan nüfusumuzun bugün 85 milyona çıktığını 20 milyon nüfus arttığını kesinlikle görmemiz lazım. Yapılaşma, bu yapılaşma bir konut gereksiniminden kaynaklanıyor olabilir. Yolların imalinden kaynaklanıyor olabilir, sıhhat hizmetleri, eğitim hizmetleri, turizm hizmetleri için olabiliyor olabilir. Fakat sonuçta bu ülkenin toprakları üzerinde bizim bir baskımız var. Bu baskıyı minimize etmek için, tekrar bizim iktidarımız periyodunda 2006 yılında Toprak Müdafaa ve Arazi Kullanım Kanunu çıkarttık. Bununla bir ölçü yavaşlattık. Ancak durduramadık. Bunu durduracak olan kim? Toprağa sahip çıkacak olan bu topraklar üzerinde üretim yapacak olan buradaki eli öpülesi üreticilerimizdir. Münasebetiyle biz toprağımıza sahip çıkacağız. Suyumuzu çok yönetimli kullanacağız” dedi.
“KENT TARIMIYLA LOJİSTİK MASRAFLARINI AŞAĞI ÇEKMİŞ OLACAĞIZ”
Kirişci, “Bu kente tüm Türkiye’de tüketilen yaş meyve ve zerzevatın yüzde 25’inin 76 vilayetten, bir de kendisinin ürettiklerini varsayarsak 77 vilayetten buraya bir tedarikte bulunuluyor. Gelen bu yüzde 25’lik yaş meyve ve zerzevat tam 270 bin kamyonla taşınıyor. 140 milyon kilometre yol kat ediyor. 117 bin ton karbondioksit salıyor, egzoz emisyon. Pekala bir maliyeti yok mu? Elbette var. Örneğin domates için kilo başına 1 lira 20 kuruş maliyet biniyor. Artık, biz zincirin uzunluğundan bahsediyoruz. Bu tarlada bu kadar, sofrada bu fiyat, ikisi ortasında büyük bir uçurum var diyoruz. Bu zinciri kısaltacak olan kent tarımıdır. Biz bu kent tarımıyla insanları doğduğu yerde doyurmak ismine değerli bir iş yapmış olacağız. Kıymetli bir maliyet kalemini, lojistik masraflarını aşağı çekmiş olacağız. Minimize etmeyeceğiz tahminen. Lakin eserin ki yaş meyve ve zerzevatın öteki hububat, yağlı tohumlar yahut da şekerle ilgili şeker pancarından farklı olan yanı bunların raf ömürlerinin kısa olmasıdır. Biz eser tazeliğini de bu manada aşikâr ölçülerde korumuş olacağız. Artık ben size soruyorum. Antalya’dan bir kilo domatesin gelmesi mi? Yoksa Beykoz’da bu domatesin yetiştirilmesi mi? İster etraf ister iktisat, ister eser tazeliği, ister istihdam hangi boyuttan bakarsanız bakın. İşte size akli bir tahlil, mantıklı ve makul bir tahlil. İşte ülkenin gerçekleriyle örtüşen bir çözüm” formunda konuştu.
“BİZİM KESİMİMİZ BİRİLERİNE YÜK, KAMBUR DEĞİLDİR”
Tarım ihracatının 30 milyar dolara ulaştığını söyleyen Bakan Kirişci, “Sektör, 19 yıllık iktidarımız devrinde 89 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdi. Yani bizim dalımız birilerine yük, birilerine kambur değil, istihdam sağlıyor, üretim yapıyor. 85 milyonun karnını doyuruyor. Ülkeye gelip sığınan 4,5 milyon mültecinin, sığınmacının muhtaçlıklarını karşılıyor. Yetmiyor, 52 milyon bu ülkeyi ziyaret eden turisti de tekrar doyuran bizim insanımız. Bizim üreticimiz. O Kumluca’daki serada üretim yapanlar, öbür alanlarda üretim yapanlar. Hasebiyle bu bölüm bu türlü mübarek bir bölüm. Bu bölüm vazgeçilmez bir dal. Bu kesim şöyle elimizin karşıtıyla itebileceğimiz asla bir bölüm değil” diye konuştu.
